Saturday, June 24, 2006

TooSis Açıldı!!


Mücevher tasarımcısı sevgili arkadaşım Pınar Sondal ve kardeşi Mine Özkaynak'ın web siteleri " "toosis" açıldı..
Birbirinden renkli ve zevkli tasarımları görmek için mutlaka ziyaret edin..Bu arada çizimler tanıdık geldi mi:)))

Tuesday, June 20, 2006

En İyi Oyuncak, Oyuncak Olmayandır:)



Bu yazı ve çizim geçen ay anneyiz.biz dergisinde yayınladı..Oyuncak konusuna şu sıralar takmış vaziyetteyim de:))

Çok şanslı bir nesil değildik oyuncaklar konusunda. En azından ben, tüm çocukluğum boyunca abimi ve kuzenlerimi büyüten, tüm aileyi tavaf eden oyuncaklar zincirinin son halkasıydım. ..70'li yılların sonu 80'li yılların başıydı benim çocukluğumun geçtiği dönem..Herşeyin bir kıymeti vardı o zamanlar, kırıp dökmek ne kelime, evin içinde koyacak yer bulamazdık hafif yıpranmış ve ailedeki tüm çocuklardan izler taşıyan oyuncakları..

Mutlu olmayı bilirdik o zamanlar, kıymetini de bilirdik, elimizdeki ile yetinmeyi de..Yetmediği zaman da kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık. 5 çekmeceli şifonyerin her çekmecesini kademeli açarak merdiven yapıp, uzun sehpayı da yanına dayayıp kaydırak yaptığımız günleri dün gibi hatırlıyorum..ya da 2 sandalye arasına gerdiğimiz perdeyi sahne yapıp mahalledeki çocuklara doğaçlama kukla gösterisi yaptığımızı..tabi ki kendi tasarımımız olan kuklalarla:) Aslına bakılırsa çocukluğumuzda yaşadığımız bu durumun abimle benim yaratıcılığımızı geliştiren çok önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Çünkü sürekli kafamızı bugün ne yapsak diye yorar, her oyunumuzu bir proje edasıyla kurup geliştirirdik.

Şimdi kendi çocuklarıma bakıyorum da neredeyse oyuncak çöplüğü haline gelmiş odalarında tek oynamadıkları şey oyuncakları. Biz alıyoruz onlar bir kenara atıyor, biz önlerine koyuyoruz onlar üzerine basıp geçiyor. Yeni bir oyuncak demek sadece 5 dakikalık bir ilgi göstermek demek onlar için. Sonrası ise hooop oyuncak çöplüğüne yeni bir üye..Üstelik bu yüzüne bakılmayan kategorisine giren oyuncakların başında çuvalla para verip aldığımız çok özellikli, sesli, bol düğmeli, bin türlü atraksiyonlu olanlar başta geliyor. Peki bu çocuklar neyle oynuyor? Bunun cevabı çok basit..biz nelerle oynuyorsak onlar da onlarla tabi ki:)

Mutfağa mı giriyoruz yemek yapmak için, ufaklıklar da peşimizde başlıyorlar mesaiye:) Mutfak dolabından çıkarttıkları tencereleri, tavaları ve cezveleri yavaş yavaş odalarına taşıyorlar. Bu sırada ellerine geçirdikleri kaşıkları ise ters çevirdikleri tencerelere vurarak bize unutamayacağımız müzik ziyafeti çekiyorlar:)

Salona geçtiğimizde ise en büyük eğlenceleri Cd kutularından Cd'leri çıkartıp duvarlara sürtmek. Ya da türlü çeşit kumandaları alıp araba gibi halıda sürmek. O da mı sıktı, müzik setinin düğmeleri ne güne duruyor canım, hemen kurcalamalı, telefonun tüm tuşlarına basılmalı, büfedeki tüm aksesuarlar odanın değişik yerlerine saçılmalı....

Banyo ise en eğlenceli mekan bizim ufaklıklar için..Bir kere su var, yüzdürülecek bir ton malzeme var, içine evdeki eşyaları saklayacak çamaşır makinası var, tüm evi dolaştıracak kadar uzun tuvalet kağıtları var...Tüm bu eğlence dururken bizim onlardan oyuncakları ile oynamalarını beklememiz biraz boş bir çaba oluyor. Yani daha keşfedilecek türlü malzeme varken oyuncakları kim ne yapsın, öyle değil mi:)

Friday, June 16, 2006

Düğün Kıyafetim Hazırrrr:))


Sevgili abim bu ayın sonunda evleniyorrrr..Eee, bende hazır zayıflamışken hemen kendime şööööyle hafiften dekolte bir kıyafet aldım düğün için..hatta inanması güç ama 36 bedene bile sığabildim ama ne olur ne olmaz o tarihe kadar yine kilo alırım diye 38 beden aldım kıyafetimi:)
Bu arada Arda ve Deniz'de hazır:) ama ne yazık ki Bulo'cuğum kafasını yeşil sahaları izlemekten kaldıramadığından dolayı henüz giyecek birşeyi yok..umarım kendisini bu hafta sonu ikna edip birkaç mağaza gezdirebilirim..en nefret ettiği şey mağazalar ve alışveriş merkezleri..nişan ayakkabısını bile 10 dakikada almayı başarabilmiş bir şahıstır kendileri..Hani deveye hendek atlatmak daha kolay derler ya aynen öyle bizdeki durum. Bir kere psikolojisi mağaza mağaza gezmeye uygun olacak, etraf kalabalık olmayacak, fazla kıyafet denemek zorunda kalmayacak gibi birsürü parametresi var bu işin..off..yaa..gerçekten zor iş erkeklerle alışverişe çıkmak..

Saturday, June 10, 2006

Ragıp, ben ve ay...


Bu gece dolunay var..Ragıp ile birlikte izliyoruz arka bahçede..bir bebeğin sevdiği gibi uzaktan..Evet, en sonunda geldi kendisi:) daha doğrusu tarafımdan getirildi yeni malikanesine..Evcil hayvan satan dükkanda karşılaştık..yaşlı ve yalnızdı..yaşlı diyorum çünkü diğerlerine göre daha iri ve biraz yıpranmıştı ..ama oldukça hareketli sayılırdı..hem de mavi, hep istediğim gibi:) bu ilk günümüz..daha fazla yalnızlık çekmemesi için nereye gitsem yanımda götürüyorum..başbaşa geçirdiğimiz romantik ayışığı faslından sonra şimdi biraz çalışacağız:) Kendisi azıcık tembel, rahatını pek bozma niyetlisi değil ama bu gece çalışmalarına alışması lazım. Arada bir ilham verse fena mı olur canım:)
Dün akşam internette yapmış olduğum küçük bir araştırma sonucu Beta cinsi balıkların asosyal olduklarını ve erkeklerinin tek yaşadığını öğrendim. Başka bir erkek geldiğinde kavga ediyorlarmış, dişi balık konulmak istenirse de en az 2 tane olması gerekiyormuş:) nasıl bir asosyallik tabi bu anlamadım ben:) neyse benim Ragıp ne yazık ki tek başına yaşayacak, fanusuna 2 tane dişiyi sığdıramayız..akvaryum almak lazım onun için, belki ileride bakalım..
Bu arada Arda ve Deniz'de çok sevdiler kendisini. Deniz hemen minik elini fanusun içine soktu, gerçi o Ragıp'la değil daha çok içindeki suyla ilgilendi. Ben ise şimdilik onu ulaşamayacakları noktalarda tutmaya çalışıyorum. Yoksa belli mi olur, bu iki yaramaz gözle kaş arasında bitirirler işini..

Friday, June 09, 2006

Bu son bunalım yazım olsunnnnnn...


Uzun zaman oldu güncelleyemedim sitemi..ama bu süre içinde gördüm ki beni sessiz de olsa izleyen birsürü arkadaşım varmış:)
Oysa ki bu blogu açtığımda bir yıl içinde bu kadar fazla yol katedeceğini hayal bile etmemiştim..Öylesine, sıkıldıkça çizimlerimi koyacağım bir günlüktü benim için. Şimdi bakıyorum da bu küçük alan aslında benim için bir terapi merkezi, bunaldıkça kaçacağım, saklanacağım bir sığınak haline gelmiş. Mutlu oldum yazdım, üzüldüm yazdım, heyecanlandım yazdım.. ve de çizdim tabi ki:) Bu sırada harika insanlarla tanıştım, farklı işlerle uğraştım..Ve hep hayalini kurduğum şeyleri gerçekleştirmek için minik adımlar attım.. Bu sırada hayatın ağırlığı hep üzerimde oldu..her ne kadar bu minik alanımda canlı, hareketli, rengarenk ve mutlu bir tablo çizsem de çoğu zaman bu tablonun arkasında gözleri ağlamaktan şişmiş, herşeyi yırtıp atıp tüm hayallerinden o an vazgeçmek isteyen küçük bir kız vardı..
Şu an için de hayatın benim için kolay gittiğini söyleyemeyeceğim..ama artık bu duygusal iniş çıkışları yeniden yaşamak istemiyorum..sahip olduğum harika çocuklarımı düşünüp, tüm bu sıkıntılara onlara daha iyi bir gelecek sağlamak için katlanmaya karar verdim..
Bu arada yukarıda yayınladığım çizimi geçtiğimiz aylarda anneyiz biz'deki köşem için çizmiştim. (yine bir bunalım anında:) Ama artık yaşama daha pozitif ve umutlu bakacağım..ama herşeyden önce saçma sapan şeyleri kafama takmadan, fazla hassas olmadan yaşamanın yöntemini bulmam lazım sanırım:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...