Wednesday, May 31, 2006

Balığım olsun istiyorummmm...


Gece çizim yaparken bana eşlik edecek bir balık arkadaş istiyorum..beni sıkılmadan dinleyecek, dertlerimi paylaşacak, dinlediklerini iki dakika içinde unutacak, sesi soluğu çıkmayan bir arkadaş..
Sanırım benim gerçekten sessiz bir dosta ihtiyacım var...

Thursday, May 25, 2006

Uykuuuuuu...


Bu benim geçen ay Anneyiz.Biz'de yayınlanan çizimim..Alıp okuyamayanlar için blogumda da paylaşmak istedim..

GECE YARISI MİSAFİRİ
Yatağımda uyumak istiyorum!! Evet. Son derece basit bir istek bu, ama ne yazık ki son 3 aydır yatağımızı Arda ile paylaşıyoruz, hem de gece 3’ten sonra..

Birbirlerini uyandırmasınlar diye Deniz ve Arda’yı hala aynı odada uyutmuyoruz. Deniz bizim odamızdaki bebek karyolasında, Arda ise kendi odasındaki karyolasında uyur..daha doğrusu uyurdu.. Son alışkanlığımız gece yarısından sonra uyanıp minik ve sessiz adımlarla odamıza girmek ve yatak ucundan yanımıza süzülmek. İlk başlarda korkulu bir rüya gördüğünden ya da yarı karanlık odasındaki eşyaların gölgesinden ürküp geldiğini sanıyorduk..Ama bu olay hergün tekrarlanmaya başlayınca alışkanlık haline dönüştüğünü anladık.

Aslında ilk 15 dakikası çok zevkli oluyor. Birbirimize sarılıp, koklaşıp, öperek uykuya dalıyoruz..asıl olay bu uykuya dalma safhasından sonra başlıyor, önce yorgan o minik ayaklarla itiliyor çünkü uyurken üzerinde birşey olsun hiç istemiyor. Sonra dikey olarak başlayan uyku pozisyonu yavaş yavaş yataya doğru ilerliyor ki bu da anneyi yani beni tekmeleyerek yataktan atma ile son buluyor. İnanılmaz birşey ama oğlum beni yataktan itekleyerek atıp yerime yerleşiyor.

Sadece bu değil tabi, bu mücadele sırasında Deniz’de uyanıyor, haklı olarak o da yanımıza gelmek istiyor :) Eğer şanslıysak suyunu verip uykusuna devam etmesini sağlıyoruz ama çoğunlukla Deniz’cik kendisini bizim yatağa terfi ettirmeyi başarıyor tabi ki sonu gelmeyen mızıklamalarıyla..

Ben zaten yataktan postalanmış olduğumdan dolayı gidip Arda’nın yatağına yatıyorum..sığamadığım için de sabah her tarafım tutulmuş bir şekilde kalkıyorum. Belki kolaya kaçıyorum ama gecenin üçünde iki canavar ile mücadele edecek gücü kendimde bulamıyorum :) Sürekli çocuk gelişimi ile ilgili kitaplardan bu tip durumlarda nasıl davranılması gerektiğini okuyorum ama gerçek yaşamda bu önerileri nedense uygulayamıyorum..Uygulamaya çalışsam da sonuç alamıyorum..Galiba her çocuk kendi kitabını yazıp yaşıyor bize de onları seyretmek kalıyor :)

Küçük bir not: Bir önceki çizimimi ve yazımı son günlerde meydana gelen olaylar neticesinde bloglar arasında ortak verilecek bir tepki niteliğinde olduğu için yazmıştım. Fakat ne yazık ki bu durum ortak verilen bir tepkiden çok insanların birbirine sataştığı bir arena halini aldı. ve bana göre samimiyetini kaybetti..o nedenle şu saatten itibaren laf üretmek yerine gerçekten işe yarar birşeyler yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum..
Diğer bir not: Bu konuda yorum atılmaması, dileyenlerin bu ülke için faydalı işler yapan sivil toplum örgütlerine ufakta olsa bir bağışta bulunması rica olunur...

Monday, May 15, 2006

Crebro Zili Çaldı:)


Geçen Cuma günü zilimiz çaldı..ding dang dong..koştum açtım..upuzun güzel saçlarıyla, kocaman gülen gözleriyle Meltemcik yani Crebro'cum elinde kocaman harika bir pastayla bana gülümsüyor:)Hergün sayfasına misafir gittiğiniz, birbirinize yorumlar yazdığınız blog komşunuzu gerçek dünyada:) görmek,sohbet etmek gerçekten çok keyifli ve farklı..Meğer birbirimize anlatacağımız, paylaşacağımız ne kadar çok şey varmış.
Bu arada bilmeyenler için söyleyeyim, Meltem harika maskeler yapıyor, işini çok sevdiği zaten heyecanından ve gözlerindeki ışıltıdan hemen anlaşılıyor. Bütün gün hayatlarımızdan, sanattan, tasarımdan, geleceğe yönelik projelerimizden bahsettik. Çay içtik, bebelerle top oynadık, bir de baktık ki akşam olmuş:(
Neyseki tatil dönüşü yeniden görüşmek üzere ayrıldık, ve sanal bir dostluğu gerçek hayata taşıyabildiğimiz için çok mutlu olduk:))
not: çizimden de anlaşılacağı üzere Meltem bizim ufaklıklarla top oynadı, ilgilendi. bir anlamda staj gördü denilebilir:) Ama çok başarılıydı:) Arda ve Deniz'de, Meltem ablalarını çook sevdiler..heyecanla yeniden gelmesini bekliyorlar:)

Wednesday, May 10, 2006

Renkli Fasulyeler


Çocuk olmak çok enteresan birşey. Şimdi geriye dönüp baktığımda o günlerden aklımda kalan tek tük anılar, mutluluklar, hüzünler, kaygılar şu anda küçük ve tatlı bir tebbessüm sağlıyor dudaklarımda.
Mesela benim çocukken hiç boyama kitabım olmadı.. hani şu üzerlerinde boyansın diye çiçekler böcekler çizilmiş olanlardan.. Çok kitabım oldu, çoğu çizgi roman ve resimli hikayelerdi ama annem hiç almadı o boyama kitaplarından. Onun yerine saman kağıdından DMO antetli defterlerim oldu benim. Tabi ki tek yüzleri hep yazılıydı, bir önceki yılın gelir gider veya personel kayıtlarının tutulduğu çizelgelerdi.
Geometrik şekilleri çizmeye yarayan şablonlarım da olmadı hiç..Eğri büğrü de olsa kendim çizerdim dairemi, üçgenimi, beşgenimi..
Resim-iş derslerimizde yaptığımız faaliyetler arasında alçıdan döktüğümüz kalıpları boyamakta vardı. Arkadaşlarım hazır aldıkları Mickey Mouse'lu Donald Amca'lı kalıplarına döktükleri alçıları cillop gibi çıkarır boyar, ben ise annemin bana verdiği dikdörtgen kalıba döktüğüm alçının üzerine çizdiğim deseni bana gösterdiği şekilde kazıyarak kabartırdım. Tabi sonuç olarak herkesin mükemmel ördekleri, fareleri ve kedilerinin yanında benim eserim oldukça yamuk yumuk kalırdı.. Ama bizim evin kuralıydı, bu tip şeyler ben çok istememe rağmen hazır alınmaz, yapılırdı:) (tabi bunda bir Kayserililik payı da yok değil hani:))
İlkokul 1.sınıfa ait anılarımdan beni en çok etkileyen ise fasulyelerdi. Mutlaka herkes kullanmıştır okuma yazmayı sökerken o fasulyeleri ve çubukları. Öğretmenimizde bizden bir sonraki gün için istemişti fasulyelerimizle birlikte gelmemizi. Heyecanla annemden istemiştim tabi bende. Ertesi gün okula büyük bir sevinçle hiçbiri birbirinin aynı olmayan kocaman bir kutu beyaz organik fasulyelerimle gitmiştim. Herkes çantasından kendi fasulyelerini çıkarttığında ise içimdeki sevincin yerini kocaman bir iç burukluğu almıştı. Arkadaşlarımın fasulyeleri şeker gibi, rengarenk, aynı boy ve pırıl pırıldı. Hatta bazılarının ki şeffaftı bile.. Benim fasulyelerim ise tüm gerçeklikleriyle beyaz beyaz sırıtmışlardı tüm gün bana..Neyse ki üzüntümü gören annem hemen almıştı bana da istediğim plastik renkli fasulyelerden.. Ama o gün yaşadığım hayal kırıklığı içime işlemişti çoktan:) Şimdi bunları hatırladığımda çok komik geliyor ama bu tip şeyler çocukken yaşadığınızda sizi derinden etkileyen anılar olabiliyorlar.
Neyse, bu küçük anıdan sonra şu sıralar kafamı kurcalayan meseleye gelirsek, şimdi ben kararsızım, benim ufaklıklara boyama kitabı almalı mıyım yoksa kendi desenlerini kendilerinin çizmelerini mi sağlamalıyım..Sanırım ben ikinci yöntemi izliyorum şu sıralar..Her ne kadar annem bana almadığı o kitapları torunlarına alsa da ben hiçbirini beğenmiyor hatta kızıyorum ona. Çünkü çoğu çok çirkin resmedilmiş ne olduğu belli olmayan çizimler..Bence bu konuda çok seçici olmalı, çocuklara kitap seçerken illustrasyonları mutlaka dikkate almalıyız. Ve kolaya kaçmamalı yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları için fırsat tanımalıyız. Ben şimdi düşünüyorum da iyi ki hiç boyama kitabım olmamış:)))

Monday, May 08, 2006

Geleneksel Polen Alerjisi Günlerim Başladı!!!


Çizimden de anlayacağınız üzere bir süreliğine servis dışıyım:) Hapşurmaktan, burun ve göz akıntısından, boğazım ve kulaklarımın içine kadar kaşınmaktan içime fenalık geldi. Her yıl Mayıs ayının ilk 3 haftasını bu şekilde geçirdiğimden dolayı bu günleri "Alerji Festivali" olarak ilan ediyorum..Sanıyorum benim gibi bu durumda olan birçok insan var..3 yıl öncesine kadar kullandığım alerji haplarımı da artık almıyorum..Çünkü tüm günümü uykulu geçirmek istemiyorum..İleride astıma dönüşmesinden de korktuğumdan dolayı sanırım doktoruma yeniden uğramam gerekecek..Kendisi 17 yaşımdan beri alerjilerimi takip ediyor..Bu alerji denen olay o kadar illet birşey ki durup dururken çıkabiliyor..Kendimi geçtim, Arda'cığıma da hediye etmişim doğarken..O da arada bir neden olduğunu anlayamadığımız nedenlerle döküntü, kızarıklık geçirip duruyor..Geçen yıl sırf bu yüzden uzun süre doktora taşınmıştık..
Neyse, sonuç olarak benim gibi polen alerjisi olan herkese sevgilerimi iletiyor, akşam eve gittiklerinde duş almadan uyumamalarını tavsiye ediyorum..Baharı yaşamayı çok seven ama bir o kadar da ızdırap çeken Pino:)

Wednesday, May 03, 2006

Ben de dolma yapabiliyorum:)



Son 2-3 haftadır kendimi Flash'a verdiğimden beri bizim evdeki yemek olayı biraz aksadı..Yemek blogu olsam işi kurtarır akşam Bulo geldiğinde birbirinden lezzetli bir o kadar da şık mamaları önüne koyardım..Eee..Ben ne diyeceğim bi çizim blogu olarak şimdi? "Al hayatım sana muhteşem bi dolma çizdim, yanına da börek, aaa..tatlı mı istiyorsun? muffinlerimiz ne güne duruyor hayatım.." denmiyor tabi..tıpış tıpış mutfağa gidiliyor, ne varsa en kısa sürede pişirilmeye çalışılıyor...
Bu arada size de yaptığım sanal mamaları ikram ediyorum:) Her zamanki gibi mouse ile üzerine tıklayıp sürükleyerek istediğiniz parçayı tabağınıza yerleştirebilir, afiyetle de yersiniz..Ama ben diyetteyim, sanal da olsa asla bozmam diyorsanız sizin içinde hazırlamış olduğum hafif tatlardan deneyebilirsiniz...
Afiyet Olsun:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...