
2008 yılı dilediğiniz gibi geçsin.. Kocaman sevgilerimle:)))












Ne var ortalığı ayağa kaldıracak anlamıyorum. Tut ışığı, azıcık sıkıştır cildini , işte sana mis gibi 2007 model selülitler.
Bir tek bende mi var? Hayır.
Eee, o halde niye üzeyim ki kendimi diyorum ama olmuyor işte. Ne yapıyorum? İğrenç bitkisel karışımlar içip abuk subuk reçeteler uyguluyorum. Kurtulmanın yolu pek yok gibi ama bana eğlence çıktı işte:)




Meraklı Minik'in Nisan kapağı şekilde görüldüğü üzere keçe canavarı olan Pino tarafından yapılmıştır:) Bu sefer bir adım daha ileri giderek farklı malzemeleri bir arada kullandım. Keçe, polimer kil, kağıt, tel, deri sicim, orlon ip ve kağıtları boyamak için akrilik boya.
Eee, ortamda bu kadar yiyecek olunca hemen çaylar kahveler koyuldu ve bu lezzetli mamalar tadılmaya başlandı.. Kah kah kih kih derken aklımıza tasarım etkinliğimiz geldi:) Hemen onları hazırladığım minik atölyeye yerleştirdim:)
Kumaşlar, keçeler, kağıtlar, boncuklar, teller, polimer killer, türlü boyalar, yünler, iplikler kullanmasakta bir dikiş makinası ve de türlü türlü aletler emrimizdeydi.
Konumuz bahardı ama İpek "Tavuk" dedi :))) Hepimiz tavuk yapmalıydık..görevimiz buydu:) Şu anda yazamam neden diye sormayın:))) Neyse ha bahar ha tavuk nasıl olsa aralarında bir ilişki var diyerek kullanacağımız malzemeleri seçtik. Kakara kikiri başladık birşeyler tasarlamaya.. Asuman horoz yapmaya başladı, ipek civciv ve yumurtalar Kiki ve ben ise tavuk..Tabi ben ev sahibiyim ya Kiki'nin tavuğunu "-Sende nasıl olsa çok vardır" diyerek kaptım:)) Çok üzülmesin diye benimkini ona verdim:)
(Bu İpek'in çantası..Bakın orada gizli bir tarif var..hemen not edelim :))
Bu da Kiki'nin malzemelerinden..Şukenarda görünen yaka iğnesini de yürütmeli mi acaba:)) Şimdi merak ediyorsunuz tabi ortaya çıkan tavukları:)) İşte buradalar kendileri.. Asuman'ın horozunu ne yazık ki yayınlayamıyorum çünkü becerememişim adamakıllı fotosunu çekmeyi..
Üstteki civciv İpek'in:)) Soldaki tavuk Kiki'nin sağdaki ucube ise benim:))) Aslında kıvır kıvır ibiği vardı ama çıkmamış..Becerememişim çekmeyi fotoları..Umarım diğer katılımcılarınki iyi çıkmıştır:))
Sevgili Bembi beni sobelemiş vazgeçilmezlerim konusunda. Bir anne için vazgeçemeyeceği şey ne olabilir ki? Tabi ki bebeleri:) Yani en azından benim vazgeçilmezlerim onlar. Bir yıl ara ile dünyaya gelen ve birbirlerine hiç benzemeyen iki küçük canavar! Ama resimden de anlaşılacağı gibi ben onları yin yang sembolüne benzetiyorum. Hem bu kadar zıtlar hem de bu kadar birbirlerini tamamlıyorlar.
Cuma günü öğle sularında.....
O kadar heyecanlıyım o kadar mutluyum ki kelimelerle ifade edemiyorum. Hani aydınlık Türkiye diyoruz, hani önce eğitim diyoruz ya! İşte ben, doğuda kitap yüzü görmemiş elma yanaklı, çakmak çakmak gözlü, pırıl pırıl yavrularımıza eğitici çizimlerimle ulaşacağım. Onların minik dünyalarına bir pencere açabilmek, hayal dünyalarında ufakta olsa bir kıpırtı yaratabilmenin düşüncesi bile tarifi imkansız bir his yaratıyor üzerimde.
Bugün Dünya Kadınlar Günü. Hepimize kutlu olsun! 




Ben balığı öyle marketlerden falan almayı sevmiyorum. Şehir merkezinde işim olduğu zaman mutlaka uğruyorum Sakarya Caddesine, oradan alıyorum. Hem balıkçıların yanında bol yeşillik alabileceğim manavlar ve de ünlü Turşucu Hüsmen Ağa var..bence büyük alışveriş marketleri bu güzellikleri öldürüyor. Kahvaltılıkları şarküterilerden, eti kasaptan, sebzeyi manavdan almak istiyor insan..ama sanırım bu hayat şartlarında bu bile lüks kalıyor..Herşey hızlı olmak zorunda ya, kim gezecek o kadar yeri. Herşey derlenmiş toplanmış paket hizmet olarak sunuluyor..İşin duygusal tarafı da ölüyor haliyle..Hızlı tüketim dedikleri bu olsa gerek..
Sevgili Tunç beni hakkımda bilinmeyen 5 şey konusunda mimlemiş. Bende geçmişte kalan ve hatırladığımda beni çok güldüren anıları, yazıları, çizimleri derleyip bu oyuna katılayım dedim..
İlk olarak yukarıda görmüş olduğunuz hikaye var. 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Büyüdüğünde ne olacaksın diye sorduklarında "yazar olacağım" derdim bilmiş bilmiş..İlkokul defterlerimin arasında bulduğum bu korkunç hikaye sanırım o dönem çok popüler olan Kemalettin Tuğcu'nun etkisinde kalarak yazdığım birşey olmalı..Hele şu son sayfadaki illustrasyon gülmekten katılmama sebep oldu..Bu yazar olma hevesim neyse ki uzun sürmemiş yoksa Türk Edebiyatının durumu ne olurdu bilemiyorum:))
İkinci bilinmeyen gerçek...1986 yılında girmiş olduğum Anadolu Liseleri sınavında kopya çekmiştim..Bizim sınıfın büyük kısmı aynı sınıfta sınava girmiştik. Tam önümde de okul birincimiz var. O zaman ki çocukluk aşkım, ee o da benden hoşlanıyor tabi:)..Soruları çözüyor, kitapçığı benim göreceğim şeklide yana kaydırıp öksürüyor..sırf bende aynısını yapayım da aynı okula düşelim diye..Ben salağı ne yapıyor..Çok günah bişey ya kopya çekmek, sadece din sorularını kopya çekiyorum çocuktan. Din sorularına bakınca günah olmuyor tabi:) Böylece ilahi kopya anlayışım sayesinde çocuk Anadolu Lisesine ben ise Özel Liseye yollanıyoruz:))
Üçüncü bilinmeyen gerçek ise "nü" aşkım..yaklaşık 4 yaşlarındayım..O zaman ki en büyük hobim anneannemi çıplak çizmek..Hani misafir geldiğinde küçük çocuklara tembih edilir ya sakın ayıp şey söyleme, küfür falan etme diye..Benim annemde misafir geldiğinde bana "Sakın anneanneni çıplak çizme, hmmm!!" derdi:)) Öldürdüler o zamandan sanat aşkımı canım:)
Dördüncü gerçek ise küçükken çizimleri aşağıdan yukarıya ters yapmam..Herşeyiyle ters çizermişim..Çevirip bakarlarmış..Uzun süre anlayamamışlar neden böyle yapıyorum..Bende bilemiyorum açıkcası..Bir de okula başladığımda rakamlarıda aynalanmış gibi ters yazardım..Belki bununla bir alakası vardır..Zaten bu da ilkokul 2. sınıftan sonra kalmamış..Bazen ilkokul defterlerimi karıştırmak çok zevkli oluyor..O kadar komik yazılar, notlar, resimler var ki..İnsan bunları ben mi yapmışım diye şaşırıyor..
Gelelim beşinci gerçeğe... 9 yaşında bakkaldan şeker çalmıştım. Şeker bayramıydı..Bakkalımız koli koli şekeri tam giriş kapısına sıralamış. Bende ekmek almaya gelmişim..Adamcağız içeride yok..Bekle bekle gelmez.. Şekerlerde renk renk, kutu kutu..Dayanamayıp bir tanesini alıp yemiştim. Uzun süre vicdan azabı çekmiştim sonrasında. Hiç unutmam çilekli, şu sakız gibi olan şekerlerdendi.. Acaba çocukken bu şekilde hırsızlık yapmayan çocuk var mıdır? Merak ediyorum gerçekten..Aaa..şimdi aklıma geldi..annemle babamın ceplerinde kalan bozuklukları da aşırırdık abimle, hazine bulmuş gibi mutlu olurduk..Gidip gazoz alırdık o paralarla...
Sanırım bir günde bu kadar gerçek yeter:)) Bende bu oyunda Founta , Aslı ve Begüm'ü sobeliyorum..Hadi bakalım..Anlatmadığınız gerçekleri görelim:)))
Not: Geçen hafta sevgili Ycurl 'cum geldi bize:) Çok tatlı, adı gibi kıvır kıvır saçları var..Mutfak sohbeti yaptık bol bol..Ycurl'cum söz, gelecek sefer çok daha iyi şartlarda ağırlayacağım seni:) Evine dönmüşsün ne güzel..kocaman sevgiler:)
