
Wednesday, December 31, 2008
Acil Kırmızı Don Hattı!!

Yılbaşı Promosyonu :)

Eeeee..o zaman ne yapacağız?? Biz de haftasonlarımız ile avunacak, kendimize küçük mutluluklar yaratacağız.. Yani bu yıl için sloganımız "Yaşasın Haftasonu" olacak:)))
Not: Takvimin üzerine tıklayıp yazıcınızdan çıktısını alabilirsiniz:)
Tuesday, December 30, 2008
Dilek Ağacı

Hepinize güzel bir yıl dilerim, sağlıkla ve mutlulukla:)
Monday, December 29, 2008
ANKARA!!!!!

Hepinizi çooook seviyorummmmm:)))))
Sinerji

ama
ama
ama
N'OOOLUUUUUUUUURRRR ANKARA OLSUNNNNN!!!!!
Bir de geçen hafta sevgili Tuğba 'ya söz vermiştim ona bir şarkı hediye edecektim.. Aşağıdaki minik baloncukta sürpriz şarkısı onu bekliyor:)) Haydi bakalım hem dans ediyor hem de hep birlikte "Ankaraaa, Ankaraaa güzel Ankaraaaa" diyoruz:))))
Not: Çekilecek olan kura Bülent'in askerlik kurasıdır. Tam bir yıl boyunca görev yapacağı ili seçecek..heyecandan belirtmeyi unutmuşum:))
Saturday, December 27, 2008
Fw: FW: [Mutlaka Okuyun!!] Çok Önemli!!!

Artık sabah bilgisayarımızı ve ardından mail kutumuzu açtığımızda babamın mailleri ile karşılaşmıyorduk. İçimizi nasıl bir hüzün kapladı anlatamam...Farkında değildik ama o mailler babamın sağlığının ve keyfinin yerinde olduğunun bir göstergesiydi:) Yaklaşık bir hafta sonra neredeyse yalvardık babama "Lütfen bize en beğendiğin mailleri yeniden yolla!" diye:) Önce biraz nazlandı, ama sonra baba yüreği tabi dayanamadı...
Şimdilerde mi ? Pek mutluyuz abimle, forward maillerimize kavuştuk diye:))
Thursday, December 25, 2008
Anne olmak zor iş:)

Kocaman sevgilerimle:)
Wednesday, December 24, 2008
Takıntılarım ve Ben

Yeni alınmış kitap ve dergilerin sayfalarının kırışması! Beni öldürün daha iyi..Hele kapakları..Yanlışlıkla bir katlanıversin, dünyam kararır..Ne elime almak ne de o kırışıp buruşmuş halini görmek isterim..Belki de bu nedenle kitaplarımı ancak kıramadığım arkadaşlarıma veririm. Ama yıpranmalarına dayanamayacaksam hediye etmeyi tercih ederim:))
Şehirlerarası otobüslerde bilet alırken sağ tarafın dördüncü sırasının cam kenarını almaya çalışırım. Hatalı sollama kurbanı olmamak için tabi:) Asla şoför arkasındaki koltuğa oturmam. Bilet bulamazsam beklerim, bir sonraki otobüsle giderim:)
Markete gittiğimde Bilim Çocuk ve Meraklı Minik dergilerimizi en öne çıkartırım. kitapçılarda da sevdiğim yazarlar için aynısını yaparım. Bir de yeni kitapları koklamaya bayılırım.
Makarna pişirirken haşlanma aşamasında tencerenin yarısını yerim..kalan yarısını da süzdüğümde yerim.. anlaşıldığı gibi makarna vazgeçemeyeceğim bir besin maddesidir!
Kedi ve ay çizmek en büyük takıntımdır. Özellikle "ay" benimdir. Öyle yazılarınızda, çizimlerinizde gelişigüzel kullanmayınız lütfen:D
Yeni aldığım kıyafetleri ancak bir ya da birbuçuk yıl sonra giyerim. Çocukluğumdan beri yeni olanı hemen benimseyemem, bana ait olması için dolabımda demlenmesi gerekir:) Yani sürekli yeni kıyafetler alır ama hep eski şeyleri giyerim:)
Çizim yaparken, yolda yürürken, yemek pişirirken, bebeleri sabah uyandırırken sürekli müzik dinlerim. Müzik dinlemeden yapamam, eğer sevdiğim bir şarkıya takmışsam tam takarım akşama kadar döne döne dinlerim:)
Alışveriş yaparken birçok şeyi pahalı bulup değmeyeceğini düşünüp almaktan vazgeçerim. Çevremdeki insanları da bunaltırım çünkü onların da saçma sapan para harcamalarına içim elvermediğinden dolayı hep engel olmaya çalışırım:) ama iş boyalara, tuvallere, kağıtlara gelince tüm maaşımı kasada bırakabilirim:)
Bin tane özel iş için bin tane malzemem vardır. onlar kişilere özeldir, yapamasam da bir kenarda günlerinin gelmesini beklerler..ayrıca çalışırken dünyadan kopup giderim, birisi kazara yanıma gelip omzuma falan dokunursa ciyaklayarak yerimde hoplar kalp krizi geçirir ve geçirtirim:)
Evet, malzeme biriktirmek ayrı bir hastalıktır benim için.. çalışma odamda adım atacak yer biraz zor bulunur bu yüzden..
İleride garson olmak istiyorum. çok ciddi bir şekilde istiyorum hem de! Ama kimse bunu anlamıyor.. tek sorunum tepsiyi tek elimle taşıyamamak ama biraz pratik ile çözülebilecek bir şey olduğunu düşünüyorum:)
Şu anda müthiş bir manzara var işyerimin penceresinden baktığımda. Bu kışın ilk karı yağıyor:) Keşke çizim yetiştirme derdim olmasa da saatlerce yürüyebilsem sokaklarda...
Monday, December 22, 2008
Minik Misafir!

Friday, December 19, 2008
Geliyorlar:)

Tuesday, December 16, 2008
Oyun Aşkı

Yukarıda sevgili Tuğba'cığımın yazdığı ve benim hayata geçirdiğim oyunu görüyorsunuz. Bu ay yayınlanan "Bilim Çocuk" dergisinde 40 cm'e 60 cm büyüklüğünde basılıp ek olarak verildi:) Oynamak isteyenlere duyurulur:D
Bir de şarkı eklemeyi öğrendim. Hemen onu da ekleyeyim ki tam olsun:)
Sunday, December 14, 2008
İşimiz Peptidlere Kaldı!

Satış Elemanı: " Hmmm... sizde gülmekten dolayı oluşan mimik kırışıklıkları var."
Pino: "Yaaa! bakayım...evet galiba var.. bunu engelleyecek bir kreminiz var mı?"
SE:"Olmaz mı!!.. Bakın bu gündüz, bu gece, bu gözaltı, bu dekolte, şu ise güneş koruyucu faktörlü dudak için kremlerimiz, temizleme jeli ve de tonik ise şunlar"
P: " Pardon ama içime fenalıklar geldi.. Şunun hepsinin bir arada olduğu birşeyiniz yok mu? "
SE: "Yani siz bilirsiniz tabi. Bir de şu peptidli kremimiz var. 30 yaş üstü için veriyoruz. Gündüz ve gece kullanabilirsiniz. Ama kış için. Yazın ağır gelebilir"
P: " Fiyatı nedir bunun"
SE: " Bıdı bıdı bıdı"
P: " Yok artık! Ne var bunun içinde sorabilir miyim?? Biraz pahalı değil mi??"
SE: " Bunlar ithal. Dolar üzerinden malesef."
Bu sırada her zaman olduğu gibi düşünce balonları gözümün önünde uçuşmaya başlamıştır. Yıl 2028. Bülent ile işyerinin yıllık düzenlenen yemeklerinden birine gitmişiz. Kapıda karşılayan meslektaşı büyük bir neşeyle yaklaşır. "Ooooo, Bülent Bey hoşgeldiniz! Anneniz hanımefendiyi de yanınızda getirmeniz ne büyük bir incelik!"
Bunu duyan Pino'nun gözleri önce büyür sonra da kızarır. Çantasındaki tavayı çıkarıp adamcağızın kafasına indirirken " Münasebetsiz seni! Anneniz hanımefendiymişşş!! Eşiyim ben onun eşi.. Aaaah aahh, vakti zamanında o hanım kızın bahsettiği peptidli kremlerden kullanacaktım da o zaman görecektin sen beni! Neyse gidelim buradan Bülent'ciğim..İştahım kaçtı birden !"
Günümüze dönmüşüzdür. Yani denemekten ne zarar gelir ki diye düşünerekten kasaya doğru ilerlenir. Yine tonla para üç gün kullanılıp unutulacak bir kreme dökülür.
Ama hayır:)) Bu sefer üç haftadır düzenli kullanmayı becerebildim:))) Gerçi arkadaşlarımın boğazını sıkıp gençleşmiş miyim, fark var mı, dokun bak.. gibi sorularla bunaltsam da ben yine aynı benim galiba:) Ama uzun vadeli düşünmek lazım. Belki hemen etkilemiyordur da bir iki yıl içinde anlaşılıyordur:)))
Ooooof ooooff...Şu kırışma işi olmasa yaşlanmak keyifli bir şey olacak ama olmuyor malesef.. Ayrıca ben yaşanmış yıllarımdan gurur duyuyorum edebiyatına da inanmıyorum. Kimse yaşlanmak istemez..ama kaçınılmaz sonumuz bu olduğu için kendimizi kandırıyoruz böyle düşünerek. Yani mümkünse yaşanmış yıllarım resimlerimde kalsın çizgi olarak. Ben ise hep genç kalayım..Olamaz mı :)))
Friday, December 05, 2008
Tuesday, December 02, 2008
Şafak 364:)

Ağlamayacağımm..ağlamayacağımm...kesinlikle ağlamayacağımmm..hick...
Edit: Dün gece yolladık Bülo'cuğumu.. Hatta minicik bir parti bile yaptık:) Gece 12'de otobüse bindirip gözden uzaklaşana kadar el salladık:)...Artık gün sayma zamanı.. Buradan bizi yalnız bırakmayan tüm arkadaşlarımıza sonsuzzzzz teşekkürler ederimmm:)))
Subscribe to:
Posts (Atom)